Keçi çobanı Halit ve kahve
Günümüzün popüler içeceği kahvenin ne zaman ve nasıl bulunduğuyla ilgili farklı anlatılar vardır. Bunlardan en yaygını, keçi çobanı Halit ile ilgili olandır. Buna göre, keçileri otlatmaya götüren Halit, keçilerin kahve ağacının meyvelerini yemesiyle daha canlı ve ve daha enerjik hale geldiklerini farkeder. Bu meyveden diğer insanlara da bahsedince, kahveye giden yol açılmış olur.
Yazılı kaynaklar Avrupa ve Amerika kaynaklı olduğundan dolayı, keçi çobanının adı farklı yazılmıştır. Türkçe söylenişinde yazıldığı gibi Halit olarak değil, Khalid, Khaldi, ya da Kaldi olarak yazılmıştır.
Keçi çobanı Halit’in kahveyi bulmasıyla ilgili en eski kaynak, 1771 yılında Johann Hübner’e ait Alman ansiklopedisidir. Curieuses Und Reales Natur- Kunst- Berg- Gewerck- Und Handlungs-lexicon: adlı eserde, Halit’in kahveyi nasıl bulduğu anlatılır.
Mekke’den Medine’ye hicret eden ilk müslümanlar, kahvenin keşfedilmesine vesile olmuştur.
Mekke’den Medine’ye hicret ve Etiyopya’daki ilk müslümanlar
Kahvenin bir içecek olarak keşfedilmesi, 700’lü yıllara dayanır. Kahve ilk olarak, bugün Etiyopya olarak adlandırılan o dönemde ise Habeşistan olarak bilinen ülkede bulunmuştur. Habeşistan, Peygamberimiz zamanında müslümanların ilk hicret ettiği yerdir.
Hz. Peygamber’in, Mekke’de eziyet gören müslümanlara “Orada ülkesinde hiç kimseye zulmedilmeyen bir hükümdar iş başındadır; gidin ve Allah, içinde bulunduğunuz durumdan bir çıkış yolu gösterinceye kadar o doğruluk ülkesinde kalın” tavsiyesi üzerine, 615 yılında dördü kadın olmak üzere on beş kişi Habeşistan’a hicret etmiş, bu ilk muhacirlerin Habeşistan Hükümdarı Ashame tarafından iyi karşılanmasıyla bir yıl sonra daha kalabalık bir grup oraya gitmiştir. Peygambere inanmayan Kureyşliler, Habeşistan’a bir heyet göndererek Necâşî Ashame’den onları iade etmesini istemişlerse de Necâşî, müslümanlara sahip çıkmış ve onların ülkesinde kalmalarına karar vermiştir.
Habeşistan’a yerleşen müslümanlar dinlerini daha rahat yaşamak ve anlatmak amacıyla, daha çok dağlık ve kırsal alanlara yerleşmişlerdi. Buralara kurdukları küçük cami veya mescitlerde, hem ibadet ediyor hem de çevrede yaşayanlara islamı anlatıyorlardı. Habeşistan’ın yüksek dağlık alanlarındaki yaylalar, yıllarca Mekke’nin sıcak çöl ikliminde yaşayan müslüman muhacirler için büyük bir nimet olmuştu.
Kahve içecek olarak ilk defa Etiyopya’da bulunmuştur. Halen, dünyanın en kaliteli Arabica türü kahve çekirdekleri aynı bölgede yetişir.
Keçi çobanı Halit
Afrika ile Etiyopya arasında yer alan sıradağlar, volkanik yapısı ve tropikal iklimiyle verimli topraklara sahipti. 2000-3000 metre yüksekliğindeki bu dağlarda, bir çok bitki doğal olarak yetişmekteydi. Kahve de bu bitkilerden birisiydi. Kahvenin keçi çobanı Halit tarafından bulunması, bu dağlık alanlarda gerçekleşir.
Bir grup müslüman, bu dağların birinin eteklerinde küçük bir cami yapmış, hem gece-gündüz rahatça ibadetlerini yapıyor, hem de yöre halkına islamı anlatıyorlardı. Keçi yetiştirmek, bölge insanlarının ve oraya hicret etmiş olan müslümanların başlıca geçim kaynağıydı. Dağlık yerlere rahatlıkla tırmanan keçiler, bölgede yetişen yabani ot ve çalılıklarla beslenebiliyordu. Bölge insanı, keçinin etinden, sütünden, tüyünden, derisinden ve etinden faydalanarak rahatça geçinebiliyordu.
Halit, böyle bir bölgede keçi çobanlığı yapıyordu. Sabahları keçileri topluyor, dağlarda otlattıktan sonra akşamları tekrar sahiplerine teslim ediyordu.
Afrika ile Etiyopya arasında yer alan sıradağlar, volkanik yapısı ve tropikal iklimiyle kahvenin yetişmesi en ideal şartlara sahiptir.
Halitin öğle uykusu uzun sürünce...
Bir gün keçiler kendi hallerinde otlanırken, Halit öğle uykusunu fazla kaçırmış ve uyandığında keçilerin ortalıkta olmadığını farketmişti. Gün batmış ve keçiler ortalıkta görünmüyordu. Korkuyla etrafı kontrol eden Halit, keçileri önce bulamadı. Keçilerin hiçbiri yoktu. Son olarak, taşlık ve dik bir yoldan sonra çıkılabilen dağın en yüksek noktasını kontrol etti. Keçilerin tamamı oradaydı. Orada yeni bir yabani meyve türü bulmuşlar, iştahla kirmizi renkli bu meyveleri yiyorlardı. Halit, korkuyla meyveleri kontrol etti. Keçiler zehirli bir meyveyi yemiş olabilirlerdi. Ama, korktuğunun aksine keçiler normalden çok daha hareketli, hatta dans ediyorlardı. Normalde, akşamın bu saatlerinde keçilerde günün yorgunluğu olur ve Halit onları kolayca toplayıp geri dönerdi. Halit, hayretler içerisinde keçileri teker teker dağın tepesinden indirip, yola koyulduğunda, vakit çok geç olmuş hava iyice kararmıştı.
Yöre halkı, Halit’in bu kadar gecikmesi üzerine meraklanmış, köyün girişinde bekliyordu. Halit, keçilerle beraber görününce hepsi derin nefes aldı. Halit’e kızacak olsalar da, Cami imamı onları susturarak, Halit’e ne olduğunu sordu. Halit, korku ve heyecanla keçilerin dağın en yüksek tepesine çıktığını ve keçileri dans ederken bulduğunu söylese de kimseyi inandıramadı.
Ertesi sabah, imam tekrar aynı soruyu sorduğunda, Halit yine aynı hikayeyi anlatınca, imam keçilerin ne yediğini merak etti. Beraberce keçilerin önceki gün tırmadığı bölgeye gittiler. İmam, keçilerin yediği kırmızı renkli meyveyi merak etti. Keçiler yediğine göre, zehirli değildi. Dışı yumuşak ama içindeki çekirdek çok sertti. Meyvelerden bir kaç tane yedi ve birazda toplayıp geri döndü. Bu arada imam, öğleden sonra olmasına ragmen, uykusunun gelmediğini farketti. Normalde, öğle namazını kıldıktan sonra derin uyku çöker, bir kaç saat uyurdu. Bunun yediği meyvelerle ilgili olduğunu düşündü. Bu meyvelerin dinçlik ve enerji verdiğini anlamış ama meyveyi nasıl yiyeceğini anlayamamıştı. Çekirdekler çok sertti. Yutmayı denedi ama bir kaç taneden fazla yutamadı. Çekirdekleri kaynatıp suyunu süzerek içti. Renksiz, kokusuz ama hafif acımtrak bir tadı vardı ama içtiği bu suyun kendisine enerji verdiğini hissetmişti.
Yemek pişirmek için yaktıkları ateşe, artık ilgilerini çekmeyen meyve çekirdeklerini de attılar. Bir anda, ateşte kavrularak yanan kahve çekirdeklerinden ortaya çıkan muhteşem koku ortalığı kapladı. İmam, derhal yarı yanmış kahve çekirdeklerini ateşten çıkarttı. Daha sonra bu çekirdekleri suda kaynattı. Tadı muhteşemdi.
Farkında olmadan, muhteşem bir içeceği keşfetmişlerdi.
Kahve, hem farklı lezzeti hem de dinç ve uyanık tutma özelliği nedeniyle çok sevildi. Özellikle gece yarılarına kadar ibadet eden müslümanlar kahveye büyük ilgi gösterdi. Bu nedenle kahve, önce bölgedeki müslüman topluluk arasında daha sonra da diğer müslümanlar arasında yaygınlaştı.
Kahve, önce Yemen’e daha sonra ise Mekke ve Medine’ye ulaşarak, çok hızlı şekilde yayıldı.
Hac için tüm dünyadan müslümanların Mekke’ye geliyor oluşu, kahvenin müslüman topluluklar arasında çok hızlı yayılmasını sağlamıştır.
—Dağlardaki çalılıktan dünya starlığına giden uzun yolculuk—
Kahvenin dünyaya yayılışı
Detaylı kronoloji…
Tarihte kahve yasakları
Yıllara göre yasaklar…
Yıllara göre kahvenin tarihi
Detaylı kronoloji…
Kahve ağaçlarının dünyaya yayılması
Kahvehanelerin açılış ve yayılma süreci
Kahve teknolojisi
Detaylı kronoloji…
— Kahve Molası —
Kahveyle ilgili merak ettikleriniz…
Kahvenizi yudumlarken, bir solukta okuyacağınız kahve yazıları…